15 Mayıs 2008 Perşembe

...ayRılık...


Savruldular…

Sonbahar yapraklarını henüz toplarken topraktan…

Güneş bi başka doğmalarla karşılarken denizi…

Fırtınalar dinmiş, mavilikler huzurla sakin ve telaşsız dalgalanırken…


Tüm ihtimallerin kuruduğu, ömürlerin filizlenip sürgün verdiği gebe günlerde…

Hasretler tükenmişken, sarı güneşte, yeşil doğada, mavi gözlerinde can bulurken,

Ruhun cananına kavuşmuş…

Sensizlik rüzgarları dinmiş,

Somurtkan yüzlere tebessümler eklenmişken…


Devşirme sevdalara minik bi gülümsemeyle

Vedasız bir el salladı önce…

Ardından, güzelliği sonsuzluğa döndü,

Sevgilerini kurban verdi…

Aşklarını yakıp… küllerini rüzgara emanet…bırakıp…terk etti…


Ruhları bedenlerine sıkışmış

Çığlıklar atarak ilerleyen karanlık trenin karanlık yolcularına karıştı…

Akıbetinden sual olunmazlara kavuşup…

Bulutlara hiç bitemeyen göz yaşları yükletti…

Güneşi soldurup…

Günleri tek geceden ibaret kılıp…

Ardına bakmadan…

Gitti!!!

Dedim…

Huzurla uyu bebeğim…

Kavuşacağım güne değin… hasretinle yaşayıp, sadakatimle sana yaslanacağım…

Sen bilinmezlerde… bense, bıraktığın yerde katlanmış duygumla biz olmayı bekleyeceğim…

Dedi…

14 Mayıs 2008 Çarşamba

...KıYMeTLiM...


Yok bi sebep tek gözyaşına...
Affedilmez denenleri affettik...
Hayatlar geçti... Bedeller ödendi...
Elimiz kolumuz bağlı, kimi zaman gururla kimi zaman kederle...
Perdelenenin en ön seyircileri olduk...

...

Tek bir an'ımız geçmedi yalnız...
Hep el eleydik...
Sen düştüğünde, benim içim yandı...
Ben düştüğümde, senin gözüne uyku girmedi...

Her insan yalnız gelir dünyaya...
Yalnız da göç ederdi ya!!!
Bu kaideyi bozuyorum...
Oyunbozanlığı severim...
Aykırı ruhum... Zincirlere bağlanmaz...

...

Sen beni iyi bilirsin...
Sen gidersen...
Ben de gelirim...


sustum


Baharı anlat dediler...
Sustum...
Dillerim Lal oldu...

Yokluğunda hangi gün, gün doğmuştu ki!
yada kaç bülbül konup pencereme meşke dalmıştı...
Hangi ağaç sürgün vermiş, çiçek açmıştı!
Miski amber mi kokuyordu hava...

...

Sensiz kaç gecem geçmişti...
Boşa verilen kaç nefes harcanmıştı ömrümden?
Akşam sefaları tüm göz alıcılığıyla açarken...
Bu solgun yüzüme yansıyan özlemin...

Yetmez mi artık bu sonbahar!
Günlerimi, gecelerin esaretinden kurtarsan...
Sonsuz olmak için dönsen...
Ben de baharın, günün, güneşin, aşkın, huzurun, sevincin mutluluğun...
Ben senin tanımını yapsam...

Alfabeyi yazsam önce...
Aralarından en güzellerini seçip, yan yana getirsem harfleri...
Daha önce söylenmiş sözlere, tanımlanmış anlamlara sığdıramasam seni...
İfadesizliğimi mazur gör...
Bizi anlatacak yeni bir dil bulana kadar...
Ben yine SUSTUM...

12 Mayıs 2008 Pazartesi

...sana doğRu...


Belki her zamanki gibi bir gündü…

Bilemezdim…

Sardın, hapsettin, kuşattın en yaralı yerimden…

Hiç sorgusuz teslim oldum

Nasılda çaresizdim…

Gözlerimi unuttum gamzelerinde…

...

Bitmesin istediğim zamanlar yaşadım…

Acıdığım hayatlar tanıdım…

Yaşama gözlerini kapamış, denizin mavisinden ağacın yeşilinden bi haber…

Boş gözlerle bakan boş ruhlardılar…

...

Aşklar yaşadım… incittiğim kadar incitildim, hırpalandım…

Tenimi saran kollarda üşüdüm, zaman zaman ağladım, korktum, nefret ettim, ihanet ettim,aldatıldım, yalanlarla kandırıldım…

Bunca karmaşanın arasında güneştin, yada bir ışık…

Geleceğe dair bi umut, sevinç, özlem, aşk, heyecan…

Tek bir tebessümün bunlara mal olduysa, gayrısını sen hesap et…

Ben yine gülümsemende kayboldum…

...

Keşke dedi içimdeki ses…

Bir ses olsan, hayatıma bir nefes…

Kaygılardan uzak… gelsen…

Ben yaşama sırt çevirdiğim anlarda sen yine, sen hep gelsen…

Hayaller kursak mehtaplı gecelerde,

Yıldızların altında sarılsak sımsıkı,

Hiç bitmeyecek sonsuzmuş gibi yaşasak…

hayaller kurdum yine…

düş kırıklıkları kapıda…

...

hiçbir mevsimde açmamışçasına

farklı iklimlerin çiçekleriydik…

sen güneşe mecbur,

ben karanlığa mahkum…

sen her gün taze suya hasret,

ben bir tek yağmur damlasıyla bir ömür tüketen…


farklıydık…


nasıl bir çekimdi ve hikaye nerde başlamıştı…

bu yıllanmış tanımışlık, bu güven ama sımsıcacık huzur nerden çıkagelmişti…

hayatımın geçmesini diliyorum…

ben her göz yumuşumda, senin olduğun yerlere yelkenlerimi açıyorum…

bakışlarım, beni beklediğin limanlara kilitli…

her defasında söz verip kendime…

yola koyuluşlarımın sonuncusundayım derken…

...

yine geliyorum…

7 Mayıs 2008 Çarşamba


Bugün sensizliğin kaçıncı günüdür, artık saymıyorum.
Akşam bütün esmerliğiyle çökünce kentin üstüne, kaldırımlardaki ayak sesindir. Herkes sensin biraz, hiçbiri sen değil.

Kimselere soramaz oldum seni. neredesin sevgili!.. kiminlesin? sormalara gücüm yok benim. aynalara yüzüm yok.
aslında, geçmişe ilişkin her şeyi unutmak vardı, anılarda sen olmasan. saçlarıma sinen kokun olmasa. yüzün olmasa kendimi bir bulup bir yitirdiğim. sesin olmasa, duyduğumda bütün duygularımı mühürleyen. unutmak vardı, anlamıyorsun, seni bu kadar sevmesem...


Yazık, ne çok değiştik ikimiz de.
Sen sevgili sıcaklığını yabancı tenlerde arıyorsun;
Ben yanında bayramlığına sarılan çocuklar gibiyken, şimdi yaşama ilişkin hiçbir şey düşünemez olmuşsam...
Söyle sevgili, hangi aşk masalıydı kandıran ikimizi?

Sana ah etmem, tanırsın beni. ama tanrı'nın gücüne gidecek, korkum bu. Bilinmedik zamanlarda apansız daldığında beni anımsayacaksın.
En son gördüğünde nasılsam, öyle anımsayacaksın.
Tanımsız korkular bölecek uykunu.
Unutamayacaksın...


Bugün sensizliğin kaçıncı günüdür,
artık saymıyorum.
Akşam bütün esmerliğiyle çökünce kentin üstüne, kaldırımlardaki ayak sesindir. herkes sensin biraz, hiçbiri sen değil.
gel, son kez gör beni, artık tanıyamazsın. bir zamanlar bakmalara kıyamadığın gözlerime bak, belki yalnızca onları koruyabildim, hepsi bu. gel de gör beni, yanımdan ayrılma. cansız kalırsam kollarında, darılma...

(Kenan Kalecikli)

3 Mayıs 2008 Cumartesi

nokta



Oyunun kuralı basit…
Bir senden bir benden…kelimeleri birleştirip hayat öykümüzü yazacağız
Özne sen oldun…
Sonraki tüm öğeler anlamını yitirdi…
Bi tek nokta olabildim ardından…
Tek cümlelik ömrümüz de…

BENİMSİN.

1 Mayıs 2008 Perşembe

:'(



Akşam üstü yalnızlıklara ters bi vakitte kaybettim seni…
Sabrın sınırlarına yenik düştüğüm herhangi bir zamanda da olabilir…
Detaylar hayatımın mevzu bahsini teşkil etmiyor…
Silip süpürdüklerine bir iki sitemim bi kaç damlam var hepsi bu…

Doyumsuzluklarına harcanan ömürler…
Yoldan çıkarılmış kalpler…
Daha bi sürüsü sırada
Yeni yeni kurbanlar…

Nihayetine varan yolun kavşağında…
İki zıt yöne sinyallerimizi verip…
Ardımıza bakmadan…
Hiç ”biz” olmamışçasına bi edayla…
Uzaklaştık birbirimizden…
Gözden kaybolduktan az sonrada…

Bittik…