10 Ocak 2012 Salı

Işıklı Yol...

Yıllar geçtikçe acısı büyüyen yaraları vardır insanın
Dokundukça kanayan bir de anıları vardır
Yılmadan usanmadan onu takip eden...
Sevda yeri doldurulmaz bir boşluk açınca yüreğe
Tamiri de zordur artık iflah olunmaz ardından

Karşılıklı içilir yalnızlıkla
Kadehler hep kaderin şerefine kalkar
Fonda manidar bi melodi
Döner durur ısrarla ve hep aynı etkide çalar
Elden kayıp gidenler anımsanır
Acıyla karışık bir tebessüm kaplar yüzünde
Yeni açılan sayfa ya bembeyazdır kalıntısız, saf, temiz...
Ya da griliğine direnilen son!

Gün gelir de aynaya baktığında
Kırışmış suratının her derinliğinde izi kalmış aşkın matemini duyarsın
Bir of çekip ardına baktığında bir güzel huri yoldaş olur sana, sonsuzluğa... sona... belki de gerçek Bir başlangıca doğru bir adım olur parlak ışıklı yol...
Bir yumru boğazında, son nefesini verirken gözünden akan yaş... ya pişmanlıktır...
Ya da hasreti çekilen bir yürek atışı...

Hiç yorum yok: